SEVMEK YETERLİ DEĞİL

Eki 6, 2021 by

 

SEVMEK YETERLİ DEĞİL

Babam ve annemin yarım asrı geçen, son nefeslerine kadar devam eden sevgileri, benim gördüğüm ender aşklardan ve en önde gelenlerdendir. Nedenini yaşadıkça anladım.

 

Geriye dönüp baktığımda ne çok şey öğrenmişim diyorum kendi kendime. Ve hemen arkasından içimden bir ses: ” Hiçbir şey bilmiyorsun. Daha çok hem de sonsuz öğreneceklerin var.” diye beni uyarıyor. Doğru, her gün hatta hiç beklemediğim bir anda hiç duymadığım ya da aklımın ucundan geçmeyen bir bilgiyle karşılaşıveriyorum.

 

Gece yarısı; sağa sola dönmemek, koyunları saymamak için uyandığım anda kalktım. Benim kalkmalarım ve yazmalarım hep böyle oluyor. Sanki bir el omuzuma dokunarak uyandırıyor. Neyse… Önce mutfakta çalıştım. Derken doktora gitmek için hazırlıklarımı bitirdim. Bilgisayarımı açtım.  Kızımdan gelen sevgi üzerine olan videoyu izledim. İyi ki izledim. Sevgi üzerine derin  derin düşünmemi sağladı.

 

Meğer farkına varmadan ne çok şey öğrenmişim yaşadıklarımdan. Hele de sevgi üzerine. Evet, itiraf etmeliyim ki ben saf bir yüreğe sahibim ve Yaradan’dan ötürü Yunusça  sevmek için programlanmışım gibi. Her hangi bir olumsuzluk görmez isem kolay kolay sevdiklerimden vazgeçmiyorum. Bana kötülük yapanlardan bile sessizce uzaklaşıyor, kötülüğe kötülükle karşılık vermiyorum. Bunu yaparken de zorlanmıyorum. Bu benim yaratılışımdan mı, ailemden aldığım terbiye mi ya da yaratılış, aile eğitimi ve çevremin değerlerinden, okuduklarımdan, eğitim ve öğretimde aldığım yolun toplamından mıdır bilemiyorum. Ben böyleyim. Seviyorum insanca yaşamayı ve yaşatmayı.

 

Konumuz sevgiydi ama değil mi? Evet, anladım ki sadece sevmek yetmiyor. Seviyorsun, seviliyorsun  ama zamanla ve çoğunlukla sevenler birbirinden kopuyorlar. Sevgiyi yaşatan, sürekli kılan nedir diye düşününce arkası geliyor. Sevgi, aşk bir ilişkinin uzun süreli olması için yeterli olmuyor. Galiba bizlerin es geçtiği asıl önemli nokta burası. Sağlıklı bir ilişkinin devam etmesi için her iki tarafın da bazı karakter özelliklerinde buluşması gerekiyor.

Daha düne kadar benim ihtiyacım olan tek şey SEVGİ, AŞK dediğimi biliyorum. Oysa kimleri sevmedim ki hayatımda? Gençliğimi, emeğimi, ömrümü harcadım bu yolda. Kimlere mi? En yakınımdan en uzağıma kadar insanca ve sevgiyle, aşkla yaklaştım hep. Birçokları beni anlamadı. Bendeki sevgi onlarda olmayınca kardeşimden bile koptum. Yürek zannettiğimiz kadar da dayanıklı değil. Vazgeçiyor sevmekten zamanla. Zor olsa da kopuyor kendisine değer vermeyenlerden. Değer dedim de aklıma geldi:

Sağlıklı bir ilişkinin devam etmesi karşılıklı davranış biçimlerine bağlı gibi. Kavgasız, gürültüsüz bir ilişkinin devamı, sürekliliği için bana göre sevgiyi ve ilişkiyi sürekli kılan durumlar var: Benim kardeşimi, evladımı, çocuğumu, eşimi sevmeye devam etmem, ilişkide kalmam karşılıklı ortak müştereklerimize bağlı. Nedir bunlar? Ortak değerlerimiz, görüş ve bakış açımız, yaşam biçim ve tarzımız en önemli etkenler. Ve işte bunlar bedensel ilişkinin ötesine taşıyor insanı. Kenetleniyor insanlar birbirine. Erkek kadın, çoluk çocuk, eş, sevgili, meslektaş, arkadaş, her hangi bir tanıdık olsa da fark etmiyor. Düşünüyorum da şu salgın hastalık sürecinde (Kovid 19) nice arkadaşlar, dostlar, kardeşler edindik. Ve bu ilişkilerde bizleri buluşturan en başta paylaşımlarımız olmadı mı? Paylaşımlarımızda ortak değerlerimizde buluştuk. Çocukluğumuzdan bugüne gelen zaman dilimindeki anılarımızın, aile resimlerimizin bizleri birbirimize yakınlaştırdığını gördük. Ve dostlarımızı, kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı çoğalttık. Tabii ki sanal ortamda. Asıl sağlıklı ilişkiler buluşmalarımızda katmerleşerek gerçekleşecek.  Birileri ile devam ederken birileri ile ise son bulacak belki de. Nedeni ise çok basit. Gerçek yaşamda alışkanlıklarımız, değerlerimiz, vizyonumuz, eğitim ve birikimimiz karşılaşacak. Birbirimize tahammül noktalarımız ortaya çıkacak. Yaşamın her kesitinde bu böyle değil midir? Nice sevdiklerimizden uzaklaşırken yıllarımızı yitirmedik mi? Bunu adı sabır değil bence. Umut. Karşılıksız bir bekleyiş. Farklılıkların, ayrışmaların çok olduğu ilişkiler hep sonuçta bitmiyor mu? Kimileri bu ayrılışlara dayanamıyor, yakıp yıkıyor etrafını. Aslında insan sonuçta kendisini de bitiriyor hırçınlaştıkça. Nedense gelişmekte olan ülkelerde daha çok oluşuyor bu tür olumsuzluklar. İnsan insana şiddet uyguluyor. İnsan insanı yıpratmak için tüm çirkinlikleri uyguluyor ve kanunlar bu tür insanları nedense topluma geri salıveriyor. Neden kabullenemeyiz sevginin, saygının olmadığı bir ilişkiyi karşımızdaki bitirdiğinde? İnanın bunu sadece eşler, sevgililer açısından söylemiyorum. Ülkelerin gelişmişliği oranında insanlar daha medeni oluyor. Ayrılıklar, birliktelikler ve müşterek ilişki ve işlerde daha başarılı oluyorlar. Bir ilişki bitti diye birbirlerini yok etme gibi bir zayıflık içine düşmüyorlar. Bilmem anlatabildin mi?

 

Bu garip kardeşiniz geç oldu ama öğrendi. İnsanın işine, eşine, sevgilisine, çoluk çocuğuna, arkadaşlarına bağlı olması, onları sevmesi yeterli değil. Beslenmeyen sevgiler, aşk, tutku denen olguyu da söndürüyor, yok ediyor zamanla. Aşkından deliye dönen aşıkları burada ayırmak gerek. Onlar kimseye zarar vermeden sevmeye devam edenlerdir kanımca. İnsanlık tarihinde örneklerini görmek mümkün. Sevgi uzun süre; kararlı, sağlıklı bir ilişkinin tam olarak çalışması için yeterli değildir bence. Ve sanırım tüm hayatımız boyunca gerçek sevgi nedir peşinde koştuk boşu boşuna… Karşımızdakini bırakmasını, kendimizi ve onu hür bırakmayı bilemedik.

Sevginin dallanıp budaklanması için; ortak değerlerde, müşterek görüşlerde, yaşam biçimi ve tarzında, kişilik yapısında buluşabilmek gerek. En önemlisi ise karşılıklı güvenin kaya gibi olmasıdır. Bu değerlerin eksikliği sevgiyi öldürür. Özellikle de güven denen iç huzurun olmadığı tüm ilişkiler, benzin kullanarak sürülen arabaya benzer ve günü geldiğinde araba gibi sevginin de tüfü biter.

 

Babam ve annemin yarım asrı geçen, son nefeslerine kadar devam eden sevgileri, benim gördüğüm ender aşklardan ve en önde gelenlerdendir. Onların sevgisi yavrularına da aksetti. Bizi sevgiyle, aşkla büyüttüler. Eğer bugün ayakta ve yaşama hep umutla tutnabiliyorsam tek sebebi sevgiyle geçen çocukluğumdur. Bu bağlamda anneler, babalar çok iyi düşünmeliler. Yetişkinlerin çoğunun dengesiz yaşam biçimlerinde çocukluklarında yaşadıklarının olumsuz etkisi büyüktür. Tam tersi olup, ailelerinden ders alanlar da yok değildir, ama azınlıktadır bu tür örnekler.

 

Birçok evlilikler, birliktelikler, çeşitli ilişkiler sona erer günün birinde.  İşin acı tarafı neden şiddet uygularlar birbirlerine? Neden düştükleri yerden ayağa kalkarak yeniden nefes almaya devam edemezler?

 

Şükran GÜNAY’dan

Şükranca

Related Posts

Tags

Share This

Leave a Reply