SAAT ONDAN SONRA

Ara 13, 2019 by

SAAT ONDAN SONRA

Benim geldiğim yerlerde telefon, kapı zili, televizyon yoktu. Bir tek Philips marka radyomuz vardı. Bahçe kapısına da kilit vurulmazdı. Bahçemizdeki alın teri ile ekip büyüttüğümüz sebze meyve ise pazarlarda satılmazdı. Konu komşu müşterek paylaşırdık. Aynı sokakta yaşayan aileler birbirini kollardı. Kimin nesi eksik konuşulurdu. Yardıma muhtaç olanlara hissettirmeden yardım edilirdi. Kısacası „komşusu aç iken tok yatan komşu“ olmazdı. Birbirini kontrol eden bir yardımlaşma sistemi işlerdi. Söz kanundu.

Akşamları ansızın bir komşumuz sokak kapısından; “ Komşuuu! Biz geldik! Evde misiniz? “ diye seslendiğinde, ne olursa olsun tüm aile ayaklanır, kapıya koşulur, misafirlerin gelmesinden duyulan mutluluk her bireyin yüzünden okunurdu. Biz çocuklar ise, uykumuz gelse bile gidip yatmaz, uyuklaya uyuklaya misafirin gitmesini beklerdik.

„Eski çamlar bardak oldu.“ derlerdi büyüklerimiz de pek anlamazdım. Şimdi ben diyorum, benim çocuklarım da beni anlamıyor. Ne bilsinler benim gibilerin nasıl yaşadıklarını? Bugünlerde çokça der oldum bu söylemi. Gerçekten dilimden düşmez oldu.

Buralara yeni geldiğim yıllarda çok acemilik çektim desem inanır mısın? Mesela şu saat ondan sonra kimseyi rahatsız etmeme kuralını bilirsin değil mi? Buna alışmam pek kolay olmadı. Bir gün çok zor durumda kalıp da aradığım bir Alman dostum; „Saat ondan sonra aranmayacağını bilmiyor musun? “ demez mi? Donup kalmıştım telefonda. Oysa o dostumu ben kaç kez ağırlamıştım. Kaç kez elinden tutmuştum… Neyse… Anlamıştım ki, Almanları saat ondan sonra rahatsız etmemeliyim. Başardım da. Türk dostlarımı da ararken buna dikkat etmeye çalıştım.

Doğurduğun evlat için nasıl dersen, bu da pek farklı değilmiş meğer. Burada doğan, buranın kurallarını kendiliğinden alıveriyormuş. Ağır bir şekilde hastalanmıştım. Ateşler içindeydim. Sıtma nöbetleri geliyordu. Günlerden Cumartesi, saat hemen hemen öğlen vakti. Telefon ediyorum. Karşı taraftan uykulu bir ses; „ Ne var anne? Daha uyuyordum. Geç yatmıştık. Uyandırdın. Artık bir daha uyuyamam. Uykum kaçtı.“ Bu şikayetçi sesin üzerine, hasta olduğum için aradım yavrum diyorum; „ Kalkınca ben seni ararım.“ diyor o da. Teşekkür ediyor, telefonu kapatıyorum. Canımı feda edercesine büyüttüğüm yavrum, kesinlikle haklıydı. Ölüyorum desem gelirdi kesin. Ama ya ölmessem o geldikten sonra?
Onu rahatsız etmemeliydim. İçim burkuldu ama…

Yatağın içine kıvrıldım. Evde ilaç da yoktu. Bir üşüyor bir yanıyordum. Üşürken yorganlar az geliyor, terlerken üstümdekiler ağırlaştıkça ağırlaşıyordu. Sıtma nöbetleri sıklaşmaya başladı. Çaresiz ve kimsesizdim. Oğlum Amerika’da okuyordu. Ansızın kapı çaldı. Titreye titreye kapıyı araladım. Öğrencimin annesi ziyaretime gelmiş.“Ne oldu Şükran abla? “dedi. Zar zor konuşarak, „çabuk eczaneden bir ateş düşürücü alıver canım! “ diyebildim. Allah’a çok şükürler olsun, hemen geri geldi. O günü atlattım. Ertesi günü doktora giderek ilaçlarımı aldım. „Ya o hanım gelmeseydi“ mi diyorsun? O yüce Yaradan, o kadar da yakın işte yarattıklarına.

Geçenlerde Türkiye’ye telefon etmek zorundaydım. Saat onu biraz geçmişti. Meğer onları da rahatsız etmişim. Telefon sesinden sonra uyuyamamış çok yakın bildiğim dostum. Artık biliyorum ki, saat ondan sonra kim olursa olsun aramamalıyım. Geç algılayanlardan olduğum için dostlarımı zor durumda bırakmışım. Bir daha mı? Asla! Kimseyi aramam. Nasıl olsa görünmeyen yerlerden bir kurtarıcı nasıl olsa gelir. Yüce Yaradan’ın sonsuz gücü bizleri hiç yalnız koymaz. Yeter ki, ona yürekten inanalım ve güvenelim.

Bana gelince:

Dostum olsun olmasın, beni tanıyan herkes; başı darda kaldığında arayabilmeli. Gecenin tam ortasında, sabahın seherinde ya da hangi saatte olursa olsun. Benim görevim, el uzatabilmektir. Uykum dağılmış dağılmamış hiç önemli değil. Allah’ın günleri, saatleri bitmedi ya? ! .

Son söz:

Anladım ki, benim güzel ülkemin güzel insanları da oldukça iyi yol katetmişler insanlık(!) yolunda. Yolumuz açık olsun!

Şükran Günay
Kayıt Tarihi : 22.11.2005

Related Posts

Tags

Share This

Leave a Reply