KÜLTÜRLER ARASI ÇATIŞMALAR DERSHANEDE EL YIKAMA ALIŞKANLIĞI

Mar 25, 2020 by

Biz Türklerde el yıkama önemlidir. Çocuk yıllarımızda öğretilir bize el yıkamanın önemi. Benim çocukluğumda mikrop, virüs gibi sözcükler yoktu kelime haznemizde.

Yemek yemeğe başlamadan önce, yemek yedikten sonra, tuvaletten çıktıktan sonra, her hangi bir işe başlarken, daha doğrusu her fırsatta ellerimizi yıkar, kurulardık. Çeşme yoktu evlerde genelde. Toplumun çoğunluğundan bahsediyorum. Her evde bir tulumba vardı en azından. Tulumba yok ise testilere doldurulmuş sularımız vardı. Ellerimizi yıkamak için ibriklerimiz, sabunlarımız vardı. Her evin bir el yıkama yeri vardı. Ellerimizi mutlaka yıkamamız şarttı. Büyüklerimiz çok ciddiydi bu konuda.

‘’ Ellerini yıkadın mı? Hadi git bir daha yıka. İyice yıka, elinde pislikler kalmasın. Allah temiz çocukları sever. ‘’ derler, temiz olmayı yaşatarak zihinlerimize kazırlardı. Kendisi temiz olmayan anne babalar da vardı kesin, ama biz genelinden söz ediyoruz şimdi.

Kendi evlatlarımı yetiştirirken ben de bu konuya çok önem verdim. Ellerini çok iyi yıkamalarını öğütledim sürekli. Bazen kızdılar bana, ama üçü de temiz insan oldular. Bedende temiz olan, tinde de temiz oluyor genelde. Yanılıyor muyum acaba?

Çocukluk yıllarında kazanılan alışkanlıklar kolay kolay terkedilemez.  El yıkama alışkanlığı da bunlardan biridir.  Bugünlerde tüm yeryüzünde EL YIKAMA alışkanlığı zorunlu oldu. KORONA virüsünden korunmanın ilk şartı gibi… 

1976 Yılında Almanya’da öğretmen olarak göreve başladığım okulun her dershanesinde bir çeşme, lavabo vardı. Her katta da erkek kız öğrencilere göre düzenlenmiş tuvaletler vardı. Vardı da ne tuvaletlerde ne de dershanelerde sabun, havlu gibi temizlik malzemeleri yoktu. Tuvalet kağıtları da yoktu. İdare ile, hizmetlilerle konuştum. Öğrenciler dikkatli değil diye tuvaletlere tuvalet kağıdı koymadıkları gibi sabunluklar da boştu. Aldığım olumsuz yanıtlar beni üzdü. Sınıfımda en az 35 öğrenci vardı ve sürekli tuvalet ihtiyaçları oluyordu. İhtiyacı olan öğrencilere izin veriliyordu. Her öğrenci gidip geldikçe benim midem bulanıyor, çocukların ellerindeki pisliklikleri düşünüyordum. Tabi öğretmen olarak artık mikrop nedir biliyordum. Hastalanmalarından da korkuyordum. Her öğrencinin defterine, kitabına dokunmamak mümkün mü?  Öğrenciler ise sürekli birbirlerleriyle temas halindeydi.. Birlikte öğrenirken bizbirimizden uzak kalmamız mümkün değildi kısacası.

Öğrencilerimle konuşarak, velilerden de yardım ve destek alarak sınıfa temizlik kovası,temizlik malzameleri,  sabun, temiz bez ve kağıt havlular koydum. Tuvalete giderlerken tuvalet kağıdını dolaptan aldılar. Dönüşte yine dolaba koydular. Bir şekilde sorunu çözmüştüm. Öğrencilerimden bazıları aceleci  olunca çeşmenin altı ıslanıyordu. Teneffüs sonraları susamış oluyorlardı. Nürnberg’in suyu içilmeye uygun olduğu için içmelerine izin veriyordum. Benden sonra derse gelen branş öğretmenleri bu durumdan rahatsız oldular. Sınıfta el yıkamalarının doğru olmadığını söylediler. Ben bildiğimi yapmaya devam edince de okul yönetimine ilettiler. Her ağızdan bir söz çıkıyor, yanlış yaptığım söyleniyordu.

Bildiğimden vazgeçmedim. Yasal bir durum olmadığı için üzerime daha azla gelemediler, ama arkamdan konuştuklarını biliyordum. Sonraki yıllarda KUŞ GRİBİ daha sonra DOMUZ GRİBİ  gelince el yıkama önem kazandı. Dershanelerde öğrencilere nasıl el yıkanacağı anlatılmaya başlandı. Sabun, havlu, kağıt havlular, tuvalet kağıtları benim yaptığım gibi derhanelere kondu.

Bugün geldiğimiz yere bakınca, atalarıma ve onların öğretilerine şükrediyorum.  Tüm dünya ELİNİZİ YIKAYIN diyor. Ne güzel!

Yeryüzünde çeşitli kültürler var ve her birinden alabileceğimiz artılar var. Bu bağlamda GENEL AĞ ortamını seviyorum. Bir yandan eksilerimi azaltmaya çalışırken, diğer yandan da artılarımızın farkına varınca seviniyorum.

Ne güzel söylemiş atalarımız: ‘’ Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.’’ diye.

Şükranca

Şükran GÜNAY 25 Mart 2020/ Nürnberg

Related Posts

Tags

Share This

Leave a Reply