Uyuyamadım Öğretmenim (An/ı/)

Tem 15, 2020 by


Dershanenin ön tarafına sandalyelerimizle gelir, daire şeklinde yerleşir, dertleşiriz öğrencilerimle. Haftada bir gün olan o ders saatini hepsi heyecanla beklerler.

Ne yalan söyleyeyim, ben de öyle. Küçük öğretmenlerim onlar benim. Her gün bir yenisi eklenir bilmediklerime, göremediklerime, düşünemediklerime…

Ben dahil, her öğrenci has gül gibi açılır, içimizden geldiğince konuşur, anlatırız. Sorunlara çözümler ararız birlikte. Öylesine candan ve yürektendir ki o anlarımız; zilin çalması, “of ya! ne çabuk geçti!” dedirtir her birimize.

Böylesi derslerden birindeyiz. Evlerimizi konuşuyoruz. Ahmet, derinden bir of! çekti. Hani bir türkü vardır; “Bir oh! çeksem karşıki dağlar yıkılır…” diye. Bende o türküyü çağrıştırdı birden, bu ufacık, yalan dolan bilmez, daha ikinci sınıfta olan yavrumun ohlayışı. Hepimizin gözleri ona dikildi merakla. Biri var ki kızlardan, pat diye konuşur: «Ayni babam gibi ofladın!»

Sözü ben aldım izin isteyerek; «Sen de benim gibi dertlisin galiba?!. Anlat bakalım.» dediğimde biraz çekimser kaldı, utanır gibi oldu. Baktı, herkes beklemede, arkadaşlarının ısrarları da devam ediyor, kısaca:

« Ya! uyuyamıyorum! Kardeşime bakıyorum, mışıl mışıl uyuyor. Ben uyuyamıyorum işte!..»

«Neden?»

«Ondan esneyip duruyorsun!»

«Televizyondan ayrılamadın tabi değil mi?»

 «Çok mu yemek yemiştin? Akşamları tıka basa yemek, uykuyu kaçırırmış.»

  «Odan mı soğuktu? Dün gece çok kar yağdı.»

  «Kardeşin horluyor mu?»

Neler sorulmadı ki daha… O sadece dinliyor ve ara sıra ohluyordu yine. Sabrı taştı sonunda, döküverdi ne varsa arka arkaya.

  «Tam uyuyacağım, başlıyorlar. Kulaklarımı kapatıyorum, yorganın altına saklanıyorum, olmuyor. Duymak istemiyorum. Yatağımın içinde, onları duymamak için neler neler yapıyorum bir bilseniz öğretmenim!  Oyuncak ayı bebeğime sarılıyorum, onunla konuşuyorum, ne çare?  Kardeşim altı aylık, küçücük daha.»

   Sınıfta çıt yok. Öğrenciler pür dikkat onun neden uyuyamadığını anlamak niyeti ile sessizce bekliyorlar, meraklı gözlerle onu süzüyorlardı.

  «Annem ile babam! Tam uyuyacağım anda başlıyorlar. Deliye dönüyorum. Çıkıp bağırmak geliyor içimden. Yeter! diye. Olmaz ki! Yapamam ki! Döverler diye de korkuyorum.»

  «Eviniz çok küçük, biliyorum, sesleri çabuk duyuyorsun.»

  «Öğretmenim! Duyulmayacak gibi değil ki! Karşılıklı bağırıp duruyorlar. Tam da benim uyuyacağım saatte. Hep de geceleri kavga ediyorlar öğretmenim! Babam annemi, annem de babamı dövüyor.»

   Sınıf sessiz. Öğrenciler düşünceli.

  «Sabahleyin kalkamıyorum. Uyumak istiyorum. Okulda hep uykum geliyor. Dersleri anlamıyorum. Derslerim iyi değil diye de kızıyorlar bana.»

   Ne demeliydim? Düşündüm kaldım. Üç çocuk annesi olarak kendi geçmişime göz atmaya çalıştım.

   Zil çaldı o ara. Diğer canlarım, onu soru yağmuruna tutmasınlar diye yanımda kalmasını rica ettim, biraz daha dertleştik. Karşılıklı çareler aradık.

 Dört duvarın içini en iyi çocuklar biliyor.

 Şükran Günay’dan Şükranca

Related Posts

Tags

Share This

Leave a Reply